Karantina Hayatı! Evde Dayanmak ve Sabretmek

Karantina Hayatı! Evde Dayanmak ve Sabretmek

Karantina hayatı: Kaç gün durabilirim? Kaç saat dayanabilirim? Evet, kapandık evlere, daha doğrusu, kapatıldık. Ben buna ne kadar sabredebilirim?

Bir günümüzü düşünelim mesela. Başımızın zonkladığı, yorgunluktan bitap düştüğümüz bir âna yolculuk edelim zihnimizde. Oradan oraya koşturduğumuz, “Ayaklarımı uzatsam, televizyonumu açsam, çayımı, kahvemi elime alsam ve sadece yatsam… öyle bir yatsam, öyle bir yatsam ki, günlerce, gecelerce kalkmasam…” diye düşündüğümüz bir gün olsun bu.

Ya da başka bir âna, bir şeyler için koşturmaktan hobilerimize, ruhumuzu besleyen etkinlikleri yapmaya vakit bulamadığımızdan dolayı hayıflandığımız bir güne gidelim. İşte şimdi tüm bu zamanlarda hayal ettiğimiz o gün, bugün. Koşturmak zorunda değiliz, yoğun değiliz ve ruhumuza şifa olan, bize keyif veren ne varsa dilediğimiz kadar yapabiliriz, dilediğimiz kadar yatabiliriz.

Peki biz ne yapıyoruz? Yine hayıflanıyoruz. Yorulmadığımız için bir şeylerin ters gittiğini düşünüp rutinimiz olan o yorgunluğu geri istiyoruz. Yeterince dinlenmek istediğimiz vakte sahibiz ama şimdi de tam tersi için hevesleniyoruz. Önceleri dilediklerimize şimdi sahip olduktan sonra, hepsini elimizin tersiyle itiyoruz ve içinde bulunduğumuz ânın tadını çıkarmak yerine, elimizde olmayan sebeplerden yaşamakta olduğumuz durumun içinde yine yeni arayışların peşine düşüyoruz.

Bir Nevi Dürtüsel Telaş

Bunları okuyunca aman “ne kadar memnun edilemez varlıklarız aslında” diye kızmayın sakın. Tabii, bunu söylemek yanlış değil. Kolay memnun olabilenlerimizin sayısı, diğerlerine oranla daha azdır şüphesiz. Fakat bu bizim doğamız. Yaratılışımıza kodlananlar böyle. Ben buna bir nevi dürtüsel telaş diyorum.

İstemsizce beliren bir bocalama döngüsünde buluyoruz kendimizi. Alışık olmadığımız, önceden kestiremediğimiz, olağanüstü bir olayın göbeğindeyiz. Âdeta biri bizi güvenli, her köşesi bilindik bir gölde yüzerken çekip aldı ve kocaman, meçhul bir denize fırlattı. Dolayısıyla, bunu istemeyişimiz, kabullenemeyişimiz, alışamayışımız ve bundan kurtulmakla ilgili tüm isteklerimiz çok normal.

Ama yine de, var olan durumda yıpranmaktansa, mevcut olumlu taraflarını görebilmek ve bunlarla kendimizi mutlu etmeye çabalamak, kendimizi çok daha iyi hissetmemizi sağlayacak. İçine atıldığımız bu denizi keşfe çıkmak ve engin suyunda yüzüyor olmanın tadını çıkarmak, bizi dinlendirecek, dinginleştirecek.

Zor ama sonsuz değil. Söylesenize, sonsuz gibi görünen hangi deniz sınırsız? Hayatta her şeyin başlangıcı ve bitişi var. Bu pandemi de bitecek. O bitene kadar bize de onun güzelliklerine kalbimizi açmak, zorluklarına karşı da kör olmak düşüyor.

YAZAR BİLGİSİ
Deniz Öğretmen
Yazmaya tutkun, okumaya meftun bir kelime sevdalısıyım. Yazmak, ruhumun en büyük şifası. Kelimeler, en eğlenceli, en keyifli oyuncaklarım. Yazılardan bir dünya kurdum kendime ben. Orada yaşıyorum. Evin neresi derseniz, kalemin kağıtla, düşüncelerimin ve düşlerimin klavyeyle buluştuğu her yer derim. Ben kim miyim? Adımın, yaşımın, eğitimimin, şehrimin ne önemi var ki? İnsan dediğin ruhtan ibaret değil mi? Eh, yazmak da ruhun en özel aynası neticede. Şiirlerimle, denemelerimle neyim var neyim yoksa anlatıyorum işte.  
YORUMLAR

  1. ruhan dedi ki:

    Bu da evdeki hapis hayatımıza farklı bir bakış. Tebrik ederim