Hayatla Ölüm Arasındaki Çizgide Yeni Bir Dil Yaratmak: Umudun Dili İnceleme
Merhaba değerli okuyucu. Bugün size çok etkileyici bulduğum bir filminden kısaca söz etmek istiyorum. İzlerken hüzünlendiren, hüzünlendirirken düşündüren yapıtlardan “Persian Lessons”. Türkçeye çevrilmiş haliyle “Umudun Dili” filmi gelin hep beraber inceleyelim.
Umudun Dili Filmi İnceleme
2020 Rusya- Belarus yapımı Persian Lessons; farklı konusuyla, herkes gibi benim de fazlasıyla ilgimi çekti diyebilirim. Gerçek olaylardan esinlendiği belirtilen filmin yönetmenliğini Vadim Perelman üstlenmiş, başrolüyse; muhteşem oyunculuğuyla Nahuel Perez Biscayart göğüslemiş.
Konusu genel hatlarıyla;1940’ların Nazi Almanya’sında, Naziler tarafından yakalanıp toplama kampına gönderilen Yahudi Gilles’in, hayatta kalabilmek için kendisini İranlı Rıza olarak tanıtmasını ve bu tehlikeli oyunu oynarken başından geçenleri anlatıyor.
Bir Saniye Daha Yaşamak İçin Oynanan Oyun!
Filmin başlangıcında Gilles’i, tanımadığı insanlarla birlikte bir aracın içinde görürüz. Araçtaki yahudilerden biri Gilles’ten sandviçini ister, Giles başta bu teklife yanaşmaz fakat aç olan genç, Gilles’in sandviçini vermesi karşılığında ona Farsça bir kitap vereceği söyler.
Gilles, kitap karşılığında sandviçini paylaşmayı kabul eder. Bu kitap, aç olan gencin kaldığı ailenin evinden çaldığı kitaptır. Kısa bir süre içerisinde araçtaki tüm Yahudiler öldürülür, Giles hariç. Sandviçini isteyen gencin kendisine verdiği Farsça kitap sayesinde Yahudi asıllı Gilles, kendini Rıza adında bir İranlı olarak tanıtır, Nazi subayları tarafından kurşuna dizilmenin kıyısından döner. Nazi komutanı Klaus da İranlı birini arıyordur.
Bunu öğrenen subaylar, Gilles’i kamp alanına götürür. Gilles ölümden kurtulmuştur kurtulmasına ama, bundan sonra hayatta kalması hiç kolay olmayacaktır. Çünkü Farsça bilmiyordur ve Nazileri İranlı olduğuna ikna etmek zorundadır.
Toplama kampına getirilen Gilles, burada mutfaktan sorumlu olan komutan Klaus Koch ile tanışır. Klaus’un İranlı birini aramasının sebebi, planlarını gerçekleştirmek için Farsça öğrenmek zorunda olmasıdır.
Klaus’un hayalinde savaş bittikten sonra Tahran’a gitmek, orada restoran açmak vardır. Filmde zaten bu ikilinin diyalogları üzerinden şekillenir.Koch, Gilles’i kendisine Farsça öğretmesi için yanına alır almasına ama bilmez ki Gilles yalnızca baba kelimesinin Farsça’daki karşılığını biliyordur. Görünen odur ki, Gilles ya kendi Fars dilini(umudun dilini) yaratacak, ya da ölecektir. Yaşamak arzusu ağır basar ve yeni bir Fars dili uydurur. Filmin genel anlamıyla dinamizmi, temelde ikilinin gerilimli paslaşmaları üzerinden devam eder.
Yaşamak İçin Yeni Bir Yaratmaya Bile Değer!
Gilles, film boyunca hayatla ölüm arasında gidip geldi. Zulme karşı umudun, esarete karşı bilmediği bir dilde özgürlüğün şarkısını söyledi. Peki uğruna yeni bir dil yarattığı, Yahudi Gilles’ten İranlı Rıza’ya dönüşmeyi kabul ettiği yaşama tutunabildi mi? Peki ya Klaus? Yeni bir hayat kurmak onun için bu kadar kolay oldu mu?
Cevapları öğrenmek için bu harika filmi izlemeyi ihtimal etmeyin dostlar. İyi seyirler dilerim.