Avukat Serdar Öktem’in Ölümü: 80 Çete Hesaplaşması

Sinan Ateş davasında avukat olarak yer alan Serdar Öktem’e yönelik trajik olay, kısa süreli hapis ardından tutuksuz olarak yargı sürecine devam eden bir ismin sonrasında hayatını kaybetmesiyle yeniden gündeme geldi. Bu süreçte, Öktem’in avukatı Oğuzhan Bilgin, Halk TV’den İsmail Saymaz’a yaptığı açıklamalarda Öktem’in ölümünün arkasında iki çete çatışması olabileceğine dair düşüncelerini paylaştı.

“İş ve para trafiği üzerinden yürütülen bir hesaplaşma olduğu” görüşünü dile getiren Bilgin, Öktem’in Casperlar ve Daltonlar arasında süregelen bir gerilimden etkilendiği iddiasını çok net bir şekilde reddetmedi; ancak bunun tek açıklama olmadığını vurguladı. “Saldırının Sinan Ateş cinayetiyle bağını kurmak mantıksız” diyen Bilgin, Öktem’in suikastla ilişkisinin olmadığını ve bu tür bir riske yol açacak bir davranışta bulunmadığını ifade etti.

Hukuki bağlamda, Sinan Ateş davasında birleştirme kararının anlamı ve uygun yargılama süreci konuları da konuşuldu. Bilgin’e göre ağır ceza mahkemelerinin bakması gerektiğini işaret eden görüşler, önce asliye mahkemeye bakmasının verimli olmadığını belirtti. Ancak birleştirme kararının zamanlaması eleştirilerek, önceki aşamalarda görevsizlik kararlarının daha erken verilmesi gerektiği ifade edildi.

ABD’den gelen bir flash bellekle ilgili gelişmeler hakkında bilgiler de paylaşıldı. Mahkeme, içeriğine ilişkin ayrıntıyı paylaşmıyor; bellek üzerindeki bazı programlar konusunda bilirkişinin inceleme yapması gerektiğini belirtti. Bu durumda hangi bilirkişinin görevlendirildiği veya çözümlemenin ne zaman sonuçlanacağı netleşmedi.

Birleştirme kararının ardında yatan gerçekler, tesadüfi olarak görülen sonraki adımlarla da destekleniyor. Konunun siyasi veya örgütlü yapılarla ilişkilendirilmesi gereksiz olarak nitelendirildi. Öktem’in ölümüyle ilgili çete çatışması iddiaları yüzde 80 ihtimalle bu olayın arka planında yer alırken, avukatın kendi adına veya mesleki çıkarları için hareket ettiği yönündeki olasılık ise yaklaşık yüzde 20 olarak değerlendiriliyor. Bu değerlendirme, avukatlık ve koruma gibi konulara ilişkin net bir yanıt sunarken, olayın planlı ve profesyonel bir infaz timince gerçekleştirildiğini işaret ediyor.

Profesyonel doğası itibarıyla saldırının iki uzun namlulu tüfek ve iki tabancadan oluştuğu belirtiliyor; atışlar esas olarak hedefin kafasına odaklandı ve bu da mesaj verme veya korkutma amacı taşımadığını, bir infaz operasyonu olduğuna işaret ediyor.

Sonuç olarak, olayın ayrıntıları hâlâ netleşmeyi beklerken, taraflar arasındaki sözlü beyanlar ve kamuoyuna yansıyan bilgiler üzerinden bir tablo oluşuyor. Ancak hukuk camiasındaki bazı görüşler, konunun politik veya örgütsel bağlamlardan bağımsız olarak ele alınması gerektiğini savunuyor.