Sağlığın Sopası Vardır Aslında!
Yerinde oturmayıp yaramazlık yapan bir çocuk düşünün ve siz günlük işlerinizi yapmaya çalışmaktasınız. Ama etrafınızda koşup duruyor. Bağıra bağıra etrafınızda dönen bir şey düşünün başınıza ağrılar girmekte, sinir kat sayınız artmakta, çünkü yapmanız gereken bir iş yerine getirmeniz gereken bir görev var. Şimdi bu çocuğun başınıza üşüştüğünü düşünün ama canınız nasıl yanıyor, yapacağınız işi düşünmek söz konusu bile değil. Hayattan uzaklaştırıyor sizi. Kim olduğunuz önemli değil onun için.
Hayat şartlarımız bambaşka olabilir bir iş insana, ev hanımı, anne, garson, müdür, milyarder, hiç farketmez çünkü bu çocuk susmaz uslanmaz. Almış elinde sopaya gelene geçene kim olduğunu umursamadan vurmakta. Elinden sopayı da alamazsın, sopayla doğmuş adeta ayrılmaz ondan.
Ona bir görev verilmiş git ve insanların kim oldukları önemli olmadan vur sopayı onlara adıda konulmuş sağlık.
Huzur vermesin insana. O sopa başa gelmeden de uslanmaz anlamaz hiç kıymetini. Çocuğa para ver gitmez şeker ver gitmez dünyayı önüne ser gitmez. Görevini öylesine bağlanmış o. Yaşamak isteyen ölmekten delicesine korkan bir can dualar eder sağlığı bozulmasın diye.
Çünkü sopanın tadını yiyen bilir. Anlatamazsın canım böyle böyle yandı diye bu çocuk hep etrafımda diye bir kulağından girer, bir kulağından çıkar insanlar birşeyler başa gelmede anlamalı, oysaki insan fark etmeli, o çocuğu susturmak için çabalamalı. Geç olmadan, sağlığınıza dikkat etme vakti geldi, geleceğiniz için o çocuğun başınıza o sopayı vurmaması için harekete geçme zamanı hadi ayaklan.