Karşıya Geçmek için Butona Basınız!

Trafik yaya geçitlerinde bu uyarıyı eminim okuyorsunuz: Karşıya geçmek için butona basınız! Sonra ne oluyor? Muhtemel ki belli süre içinde …

Karşıya Geçmek için Butona Basınız!

Trafik yaya geçitlerinde bu uyarıyı eminim okuyorsunuz: Karşıya geçmek için butona basınız!

Sonra ne oluyor? Muhtemel ki belli süre içinde yayalar için yeşil ışık yanıyor. Siz de butona basmanın, yeşil ışığın yanmasında katkınız olduğu için keyifle yürümeye devam ediyorsunuz.

Bu deneyimi benim gibi pek çok kişi yaşamıştır. Acele bir işiniz vardır, telaşlı bir tabiatınız da olabilir veya araçların geçişi bir türlü durmak bilmiyordur. Hemen butona basıyorsunuz. Evet, trafiği yayaların yönettiği bir şehir, oldukça keyifli görünüyor. Aceleniz, telaşınız kayboluyor ayrıca içten gürüldeyen o trafik canavarlarını susturuyorsunuz.  Herkes mutlu…

Ancak ben başka bir denemede daha bulundum. Butona bastığımdaki ayrıca butona basmadığımdaki yeşil ışık yanma süresini hesapladım. Değişen bir şey olmadı. Yani aynı sürede ışıklar değişiyor. Bunu farklı yaya geçitlerinde denedim. Gözlemlerde bulundum. Butona basmanın bir etkisini görmedim. 

Bir gün bir trafik polisinin de butona bastığını gördüm. Bunun bir etkisi olup olmadığını sordum, “Her halde etkisi oluyordur” dedi. O emin değildi, ben ise durumdan emindim. Ben denedim etkisi yok, deyince şaşırdı. 

Kime sorduysam, trafikteki butonların çalıştığından ayrıca kendilerine geçiş önceliği tanıdığından emin. Ama kimse de durup, ışık yanma sürelerini hesaplamamış…

Madem etkisi yok, niye bu butonlar konulmuş olabilir?

Ben iyi niyetliyim, muhtemel ki şehrin trafik algoritmasını oluşturmak için veri topluyorlar. Gelecek dönemde de butonlar fonksiyonel hale gelecek. Bunu polise de söyledim. Makul, dedi. Ama bir ihtimal daha var.

Büyük bir iş merkezinde, herkes asansörlerden şikayet ediyor. Asansöre binmek isteyen kişi sayısı oldukça fazla ayrıca bekleme süreleri uzadıkça uzuyor. Yeni veya daha fazla yük taşıyan asansör için binanın durumu da müsait değil. Şikayetlerin ardı arkası kesilmeyince, bina yönetimi bir formül geliştiriyor. 

Asansör yanlarına, bir pano asıyor ve  panoya iş merkezine gelenleri ilgilendiren bilgilendirmeler koyuyor. Ve her kata birer boy aynası yerleştiriyor. Şikayetler birden kesiliyor. Oldukça da makul bir masrafa… 

Niye?

Asansöre binmek isteyenler uyarı niteliğinde yazıları okurken ayrıca aynada üst baş düzeltirken asansörün geç kalmasının farkına varmıyorlar. 

Acaba, trafikte yaya geçitlerine konulan butonların da böyle bir amacı olabilir mi? Öyle ise, yayaların şikayetlerini azaltmayı amaçlayan ayrıca algısını yöneten akıllı ayrıca başarılı bir uygulama…

Ben sadece kendi deneyimimden yola çıktım. Gerçekten de bu cihazların etkisi nedir tam bilmiyorum. 

Fark ettiğiniz gibi konumuz da trafikteki butonlarla ilgili değil, konu algı yönetimi…

Algı, beynimizle oynamak. Beynin çalışmasıyla ilgili her gün yeni şeyler öğreniyoruz ama hala bir muamma… Bir renk, bir ses, bir ışık veya bir kelime beynimizde farklı etkiler oluşturabiliyor. 

Sosyal medyada dolaşan malum fotoğraflar var. Kadının üzerindeki elbisenin rengini soruyorlar. Bazıları gri görürken, başkası pembe görüyor. Yine başka bir fotoğrafa yakından bakınca siyah beyaz olan fotoğraf belli mesafeden sonra gözümüz onu renklendiriyor. 

Hangi sinyaller siyah beyazı renkli hale getiriyor? Hangi eğitim, kültür ayrıca sosyal pozisyon fotoğrafı birine gri olarak algılanırken, başkasında pembe olarak algılanıyor.

Bir de her an milyonlarca video, resim ayrıca yazı paylaşılan sosyal medya, caddedeki afiş acaba bizi etkilemek için ne gibi işaretler veriyor?

Amerika’da TV kanalında bir itfaiye dizisinin ardından, itfaiye de çalışmak için başvurular katlanarak artıyormuş. Acaba “Er Ryan’i kurtarmak” filmi sonrası askerliğe başvurular artmış mıdır?

Politikacılar algı yönetimini çok sever. Politikacıların akıl hocası olarak kabul edilen Henry Kissinger’a atfedilen bir söz var: “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir.” 

Malum soğuk savaş döneminde, batılı ülkeler için en tehlikeli kelime “komünist” idi. O dönemlerde bir anket yapılıyor: Katılımcılara, Amerika’nın bir savaşa müdahale edip etmemesine yönelik fikirleri soruluyor. Aynı soru iki farklı şekilde soruluyor. Birinci soru: “Eğer dünyanın bir başka bölgesinde Vietnam sorununa benzer bir durum ortaya çıkarsa size göre ABD oraya asker göndermeli midir, yoksa göndermemeli midir?”. İkinci soru: “Eğer dünyanın bir başka bölgesinde Vietnam sorununa benzer bir durum ortaya çıkarsa size göre ABD komünist işgalini önlemek için oraya asker göndermeli midir, yoksa göndermemeli midir?”. İlk soruya “asker göndermelidir” diyenlerin oranı yüzde 18,3 iken, ikinci soruya “asker göndermelidir” diyenlerin oranı yüzde 33, 2 olmuş. 

Aslında soru sorarken, farklı renkler giyseniz bile sonuç farklı çıkacaktır. Etkilenme sadece kelimelerle ilgili değildir. Muhtemel ki bu yılın moda renklerinin seçimlerinde de bilmediğimiz algı yönetimleri vardır. 

Bunun detaylarına inmek, psikolojinin alanıdır. 

Geçenlerde avukat bir arkadaşım bahsetmişti; Kurtlar Vadisi’nin yayınlanması öncesinde yani 2001 tarihinde istihbaratçı olmak için başvuru sayısı 900 iken, bir kaç yıl sonra bu rakam 7 bine çıkmış. Avukat arkadaşım, bu rakamın artışında Kurtlar Vadisi’nin etkisi olduğu kanaatinde. Dünyadaki algı yönetimi uygulamalarını düşününce, niye olmasın diyorum. 

Trump’ın başkan seçilmesi de böyle bir algı yönetimi sonrası olduğu biliniyor. Cambridge Analytica adlı siyasi danışmanlık ajansı, 50 milyon Facebook kullanıcısı hakkında veri toplayıp Amerikan seçimlerini etkilemişti. Bu verilerle oluşturulan algı operasyonunda, Amerika’daki belirlenen  70 ila 80 bin kadar kişinin sosyal basın hesaplarına belli Mesajlar göndererek onları ayrıca çevrelerindeki yüz binlerce kişiyi etkilediği biliniyor. 

Benzeri uygulamaların dünyanın farklı yerlerinde uygulanmaya devam etmediğini kim söyleyebilir?

Michelangelo algı ayrıca yaratıcılık arasındaki ikili ilişkiye dair keskin bir bakış açısına sahiptir. Onun ünlü bir sözüdür: ‘Her bir taş blok içinde bir heykel barındırır ayrıca heykeltıraşın görevi bunu ortaya çıkarmaktır.’ 

Bunun algı ile ilgisini anlamak için günümüzde bilgisayarların yapay zekasının çalışmasına bakmak gerekiyor. Mevlana gözleri bağlı kişilerin fil tarifinden bahseder. Sadece duygularının ölçüsü nispetinde ayrıca şeklinde fili tarif edebiliyor. Kulağını tutan kişi fili, lahana yaprağına benzetiyor. Dişini tutan ise sert ayrıca sivri bir şey, diyor. Muhtemel ki kuyruğunu tutan da yılana benziyor ayrıca çok pis kokuyor, diyecektir. Karnını tutan ise kocaman bir balona benzetecektir. 

İnsan da olayları duyularından geçirerek tanımlamaya çalışıyor. Duyuların tam verimli olabilmesi için de görme, işitme, tatma, duyma, koklama duyularının eğitimle, akılla ayrıca mantıkla rafine edilmesi şarttır. Hangi eğitilmemiş, ustalığa erişmemiş hangi göz, kulak, burun, dil ayrıca ten mermer bloktaki Musa heykelini hissedebilir ki. 

Seçim sathı mailine girdik yani seçim yaklaşıyor. Etrafımızda algı yönetimine yönelik, pek çok şey gerçekleşecek. Bir müzik, bir reklam, bir sosyal basın paylaşımı, bir video, bir film vs.

İşin kötü yanı, algı yönetiminin algoritmasını artık bilgisayarlara, yapay zekalı cihazlara yüklüyorlar. Akıllı dediğimiz o cihazlar da bizi yönlendiriyor. Hani düşündüğümüz her şeyin reklamını anında cep telefonunda görmemizin bir sebebi de budur.

Daha duyarlı olmanın zamanı geldi. Algı yönetiminin kurbanı olmayın!

Bu arada trafikteki butonlar, trafik işaretleri, yol çizgileri üzerine de söylemek istediklerim var. 

Öncelikle yaya geçitlerine mutlaka sensörler konulmalı. Yayalar çoğaldığında veya araç geçişi azaldığında merkezi trafik yönetimine bağlı olmadan yayalara yeşil ışık yanmalıdır. Çoğu yerde yolda araç olmadığı halde yayalara kırmızı yanmaya devam ediyor.

Üstünlük yayalarda olmalı ayrıca inisiyatif yayalardan yana kullanılmalıdır. 

Trafik işaret levhaları mutlaka led ekran olmalı ayrıca trafik akışı ile ilgili verileri toplamalıdır. Araçlar led ekranları algılamalı ayrıca sürücünün algılamasını katkıda bulunan uyarılar vermelidir. 

En önemlisi de yol çizgileri tanımlanmış boya kullanılarak çizilmeli. Bugün boyanın markasını bile tanıyan sensörler var, bu sensörler trafik için de kullanılmalıdır. Yani araçlardaki sensörler güvenlik alanı çizgisini, yaya çizgisini ayrıca diğer çizgileri sürücüsüne bağlı olmadan algılamalıdır. Çizgi ihlali yapmamalıdır. 

Bazı ülkelerde, araçtaki navigasyon veya yayanın elindeki harita hangi ışığın kaç saniye içinde yanacağı bilgisini veriyor. Böyle olunca sürücü veya yaya kırmızı ışıkta ne kadar bekleyeceğini görüyor. 

Yılın sonunda Türkiye’nin elektrikli otomobili Togg piyasaya çıkacak. Muhtemel ki otonom sürüşü olmayacak ama birkaç yıl içinde otonom özelliği ile güncellenecektir. Eğer akıllı otomobil istiyorsak, akıllı yol da istemeliyiz. Bunun da yolu trafik işaret ayrıca yol çizgilerinin akıllı hale gelmesiyle başlayacaktır. 

Trafikte butona basmayı geçtim, yayalar ayrıca sürücüler olarak hayatımızın her safhasında algı yönlendirmesine maruz kalmayalım.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.