“Evet Diyorum Doğdu Güneşim”

 __________________________ “Böylesine Sevilecek Bu Dünya Yaşadım Diyebilmen İçin.” Bir sokak röportajında ‘Sabah uyandığınızda kendinizi nasıl …

“Evet Diyorum Doğdu Güneşim”

 __________________________

“Böylesine Sevilecek Bu Dünya

Yaşadım Diyebilmen İçin.”

Bir sokak röportajında ‘Sabah uyandığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?’ sorusuna verilen bir cevap gündemimize yerleşti. Röportaj yapılan genç arkadaşımızın naif tavrı, sözlerini doğallıkla ayrıca sadelikle dile getirmesi hepimizi etkilemiş olacak ki, sosyal medyada yoğun bir ilgi gördü.

Yaşamaya dair bir umut hikayesi

Bu hikayede bizi etkileyen derindeki duygunun, umutlu bir yaşama mücadelesi olduğunu düşünüyorum. Yaşam öyküsünü bilmesek de röportajın sonundaki sözler bir mücadelenin varlığına işaret ediyor. O mücadelenin içinde algıladığımız doğallık, iyi niyet ayrıca sadelik, ‘umuttan başka bir sığınak yok’ diyor sanki.  

Sözlere baktığımızda, umudun ayrıca andaki mutluluğun sadece güneşin doğuşunda olmadığı görülüyor. ‘Güneşim’ diyor arkadaşımız. Güneş onun için doğuyor adeta. Umutlu bir sahipleniş hali. 

‘Güneşim doğdu’ da demiyor üstelik. ‘Doğdu güneşim’ diyor. Ne umutlu kelime ‘doğmak’! Cümlenin başına konularak ona vurgu yapılıyor. ‘Evet’ diyor, beklediği an geldi diye anlıyoruz. 

Sonra bir hazırlık süreci. Her gün yapılan sıradan şeyler, anın değerini artıran bir törene dönüşüyor. Elini yüzünü yıkıyor, güzel bir şarkı, güzel bir banyo, üstünü başını giyiniyor…öyle sıradan değil, sağlam bir kahvaltı yapıyor. Bunlar onu hazırlıyor güne. Belki de sağlam bir mücadeleye. 

‘Modunu’ yakalıyor, dayanıklılığını böyle sağlıyormuş gibi bir edayla. Tabi diye de güçlendiriyor. 

Yadırganmaması dileğiyle, bu günlük hikayeden alıp, büyük usta Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiirine getireceğim sözü. Umudu çağrıştıran her hikayede olduğu gibi bu videonun bitiminde de istemsizce kulağımda şu dizeler çınladı;

“Yani, yaşamın haricinde ayrıca ötesinde hiçbir şey beklemeden 

Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.”

Bir vaka kolektif üretimlere konu oluyorsa artık sahibinden ayrışır ayrıca ortak bilince hizmet eder.

Bu sade röportajın altında çok mu şey arıyorum? Sözlerin sahibi bu çıkarımlara katılmaz bile belki de kim bilir! Ortada kolektif bir duygu, eylem ayrıca bundan doğan üretimler var. İlgili videodan hareketle sosyal medyada özellikle fenomenler ayrıca ünlüler tarafınca üretilen içerikler işin eğlence kısmıydı. Peki arka planda hissedilen ayrıca bunca ilgiyi yaratan o enerji, çıkarımlarda söz ettiğim yüksek umutla ilişkili olabilir mi? Gösterilen yoğun ilginin altında yatan diğer duyguların ise, yaşamanın hakkını anın değerini bilerek vermeye, sadeliğe ayrıca doğallığa duyulan şaşkınlıkla karışık özlem olduğunu düşünüyorum, ancak bu yazıdaki vurgumu umut konusuna yapmak istiyorum.

Nefes almak gibi bir yaşam fonksiyonudur umut.

Ayrıca umut deyince içimizi titreten o eşsiz dizeleri hatırlarız. Üstüne söz söylemeye hakkım olmadan sonlandırıyorum yazımı.

Yaşamaya Dair

“Yaşamak şakaya gelmez,

Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

Bir sincap gibi mesela,

Yani, yaşamın haricinde ayrıca ötesinde hiçbir şey beklemeden 

Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.

………..

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

Yaşamak, yani ağır bastığından.

………..

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

Hatta bir buz yığını

Yahut ölü bir bulut gibi de değil,

Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

Zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

Duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya 

Yaşadım diyebilmen için.

Nazım Hikmet Ran

Instagram

Twitter

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.