Babacan’dan referandum tepkisi: Tamamen kutuplaştırıcı zihniyetin bir eseri

Demokrasi ayrıca Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin “Kültürel Atılım Eylem Planı”nı açıkladı. Babacan, “Hiçbir sanatsal …

Babacan’dan referandum tepkisi: Tamamen kutuplaştırıcı zihniyetin bir eseri

Demokrasi ayrıca Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin “Kültürel Atılım Eylem Planı”nı açıkladı. Babacan, “Hiçbir sanatsal, kültürel aktivite yapıldığı dil sebebiyle iptal edilmeyecek. Kürtçe şarkılarla Türkçe şarkılar, Zazaca şarkılar, Arapça şarkılar, aynı sahnelerde, aynı imkanlarla söylenecek.” dedi.

Babacan, partisinin genel merkezinde 15’inci eylem planı olan “Kültürel Atılım Eylem Planı”nı açıkladı. Babacan, şunları söyledi:

“Yola çıktığımız ilk gün taahhüt ettiğimiz gibi, biz, siyasete yeni gelenekler kazandıran bir parti olduk. DEVA Partisi ile beraber artık Türkiye’de siyaset hiçbir vakit eskisi gibi olmayacak demiştim. Her alanda ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, ne vakit yapacağımızı açık açık söylüyoruz. Sorumluluğu daha iktidara gelmeden hissediyoruz ayrıca çok detaylı eylem planlarıyla karşınıza çıkıyoruz. İşte bugün 15’inci eylem planımızla karşınızdayız. Sandık günü, sonuçların açıklanmasıyla, özgür ayrıca zengin bir Türkiye hayalimize uyanacağız. Kilitli kalmış, tıkanmış tüm çarkların dönmesiyle potansiyelini açığa çıkarmış bir Türkiye’yi göreceğiz.

İşte elimde, kültür ayrıca sanat alanında neler yapacağımızı, takvimiyle bütçesiyle detaylandırdığımız eylem planımız. Ülkemiz için hayırlı olsun. Öyle bir alan ki kültür sanat ne ele avuca gelen bir iş yapıldı bugüne kadar ne de ileriye doğru iyi bir planlama programlama yapılabildi. İlk defa biz bunu bugün Türkiye’ye kazandırıyoruz. Türkiye’de maalesef onlarca yıldır, kültür ayrıca sanat alanı siyasi iktidarlar tarafınca suistimal edildi, baskılandı. İktidardakiler bu alanı hep kendi siyasi fikirlerine göre şekillendirilmeye çalıştı. Her iktidara gelen, kendi kültürel iktidarını yaratma çabasına girişti. Ha bunu beceremedik diye ilan edenleri de şimdi görüyoruz. Hani bazen ‘Yapamadık, pişmanız hata ettik’ diyorlar, bu alanda itiraf ettiklerini görüyoruz.

“Baskıcı, sansürcü, otoriter zihniyeti bitirmek zorundayız”

Kültür ayrıca sanatın özgürlüğünü, evrenselliğini reddeden bu anlayış yerinde saymamıza, hatta gerilememize sebep oldu. Buradaki en temel sorunumuz da her vakit söylediğim gibi ‘zihniyet’ sorunu. O yüzden biz, sadece iktidar değişimini değil, zihniyet değişimini de hedefliyoruz. Baskıcı, sansürcü, otoriter zihniyeti bitirmek zorundayız. ‘Demokrat zihniyetin’ inşası ile kültür ayrıca sanat alanında da güçlenmek zorundayız. Bireylerin özgür olduğu, vatandaşlara her alanda yaratıcılıklarının geliştirilmesi için imkanların sağlandığı bir yönetim anlayışından bahsediyorum burada.

Sansürün olmadığı, konuşmanın yasaklanmadığı, ülkemizdeki tüm dillerin korunduğu bir zihniyetten bahsediyorum. Kültürel mirasımızın talan edilmesinin önüne geçecek bir zihniyet. Sanatçılarımızın gerekli desteklerle yükseltildiği bir zihniyet. Eylem planımızı, tüm plan ayrıca programlarımız gibi özgürlükçü bir anlayışla hazırladık. Çünkü biz çok iyi biliyoruz ki demokrasinin iyi işlemediği, özgürlüklerin baskı altında olduğu ülkeler hiçbir alanda ilerleyeme sağlanamıyor. Demokrasi işlemeyince, yoksulluk artıyor. Demokrasi işlemeyince, hukuksuzluk artıyor. Demokrasi işlemeyince, eğitim kötüleşiyor. Demokrasi işlemeyince gençler ülkeden kaçıyor. Demokrasi işlemeyince toplum nefes alamıyor. Nefes borumuz tıkanıyor.

“Nazım Hikmet’i bu topraklardan gönderenler şiirlerini silebildi mi?”

Nefes alanlarımızdan en önemlisi de sanat ayrıca kültür. Orası da tıkanıyor. Tarihimizin çeşitli dönemlerinde sanatçılara parmak sallayan çok siyasetçiler oldu. Yasaklanan kasetler, ucube denen eserler, engellenen sanatçılar; çok oldu. Peki ne oldu? Necip Fazıl’ı tutuklayanlar, yazdıklarını unutturabildi mi? ‘Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’ sözlerini unutturabildi mi? Nazım Hikmet’i bu topraklardan gönderenler şiirlerini silebildi mi? ‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ayrıca hür, bir orman gibi kardeşçesine’ dizelerini bizlere unutturabildiler mi? Ahmet Kaya’yı sürgüne yollayanlar şarkılarını dillerden söküp alabildi mi? ‘Artık susma yorgun demokrat’ı hafızalarımızdan sökebildi mi? Bülent Ersoy’u yasaklayanlar, bizlere onun sesini unutturabildi mi? Sezen Aksu’nun dilini keseceğini söyleyenler, Minik Serçe’nin kalbimizdeki yerini zedeleyebildi mi? Halide Edip’i sürgünler susturabildi mi?

“Keyfi sansür uygulamalarına son vereceğiz”

Şimdi, bugün engellenen konserlere; sözü kesilen sanatçılara bakın. Hiçbirini silmeye gücü yetmeyecek kimsenin. Hep diyoruz ya, ‘sözün gücü’ diye. Biz söze, gücünü iade edeceğiz arkadaşlar şiirlerle, şarkılarla, türkülerle, tiyatroyla, sinemayla kavga eden anlayışa son vereceğiz. Sanatı ayrıca sanatçıları engelleyen yönetim anlayışına son vereceğiz. Kimseye ‘Bunu söyleyebilirsin, bunu söyleyemezsin’ demeyeceğiz. Keyfi sansür uygulamalarına son vereceğiz. DEVA kadroları yönetimde olduğu müddetçe hiçbir sanatçı ‘Bugün sahnede hangi şakayı yaparsam gözaltına alınırım, hangi mesajı verirsem linç edilirim, kimle dalga geçersem başıma bir iş gelir’ diye düşünmeyecek. DEVA, devletin sanatçılara gösterdiği sopayı kırıp atacak. DEVA iktidarı, hiç kimsenin, kendisinden olmayan sanatçılara sopa göstermesine müsaade etmeyecek. Biz sanat üretimine destek olacağız arkadaşlar.

Sanatçılarımıza da insan onuruna yaraşır hayat sürmelerini sağlayacak sosyal güvenlik sistemini oluşturacağız. Şu son bütçeye bakarsanız, Kültür ayrıca Turizm Bakanlığı’na ayrılan pay, binde 4. Yanlış duymadınız, sadece ama sadece binde 4. Üstelik bu ‘turizm’ ile birlikte. Öncelikle bu kaynakları artıracağız. Kültür ayrıca sanatın bütçedeki payını çoğaltacağız. Verilen mali destekler için de ölçülebilir, nesnel, şeffaf ilkeler belirleyeceğiz.

“Festival ayrıca konser gibi kültürel etkinliklerin engellenmesine dur diyeceğiz”

Hatırlarsınız, 2011’de İstanbul, Avrupa Kültür Başkentliği yaptı. Yıldızımızın parladığı yıllarda, dünyaca ünlü sanatçılar ülkemize gelirlerdi. Madonna’yı, Metallica’yı, Rammstein’ı, Roger Waters’ı, Rihanna’yı, U2’yu ayrıca çok sayıda müzisyeni kendi ülkemizde dinledik. Şimdi kendi sanatçılarımızı bile dinleyemiyoruz. ‘Orada söyleyemezsin, buraya gidemezsin’ diyerek konserleri festivalleri yasaklayan bir iktidar var. Festival ayrıca konser gibi kültürel etkinliklerin keyfi kararlarla, sudan sebeplerle engellenmesine dur diyeceğiz.

Öte yandan, gayet iyi biliyorum ki, bu hayat pahalılığında genç arkadaşlarımız konserlere, tiyatrolara, müzelere gitmeyi akıllarından dahi geçiremiyorlar. Eskiden festivallere, yaşadıkları şehirler dışındaki konserlere giden gençler artık yasaklanmayan bir etkinlik bulmakta güçlük çekiyorlar, bulsalar bile bilet parasını geçin, yol parasını bile karşılayamıyorlar. Ama inşallah ilk 6 ayda kriz iklimini sildiğimizde, gençlerimiz de şöyle rahat bir nefes alacak. Hatta 18-25 yaş arasındaki gençlerin konser, festival, sergi gibi her türlü kültür-sanat etkinliklerine katılımlarını sağlamak için ‘Kültür Kart’ uygulamasını hayata geçireceğiz.

“Hasankeyf, betona gömüldü”

Türkiye, tarihi ayrıca coğrafyasıyla, doğal olarak kültürel zenginliğe sahip bir ülke. Sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmış topraklarda yaşıyoruz. Dünya arkeoloji çalışmalarının hepsinde Türkiye gözbebeği olarak görülüyor. Ancak sahip olduğumuz doğal kültür zenginliğine, rant ayrıca çıkarlar uğruna, zararlar veriliyor. Pek çok kültürel miras, restorasyon adı altında katlediliyor. Tarihimizin, büyük projeler altında yok olduğunu izliyoruz. İşte en yakın örnek Hasankeyf…Biliyorsunuz, tarihi on binlerce yıl öncesine dayanan, yeryüzündeki en eski yerleşim alanlarından biri olan, çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış olan Hasankeyf, betona gömüldü. Şimdi de bir diğer kültürel mirasımız olan Peribacaları yol çalışması nedeniyle tahrip ediliyor.

“Mevzuatı, kültür varlıklarının korunması yönünde güncelleyeceğiz”

Bir Hasankeyf faciası daha yaşamaya tahammülümüz yok. Tarihi eser ayrıca anıt vasfı taşıyan kültürel miras yapılarımızın daha etkin korunmasını ayrıca gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacağız. Biz, kültür varlıklarımızı ayrıca tarihi birikimimizi koruyup, sonraki nesillere çevre ayrıca doğa zenginliklerimizle birlikte aktarmayı hedefliyoruz. Projelendirilmiş ya da henüz planlama aşamasında olan baraj, yol, köprü ayrıca altyapı çalışmalar alanlarında yer alan kültür mirasının korunması amacıyla, var olan mevzuatı, kültür varlıklarının korunması yönünde güncelleyeceğiz.

Söylemekten sevinç duyduğum bir başka projemiz ‘Plato Kentler’, rantın henüz tarumar edemediği birbirinden güzel şehirlerimiz var. ‘Plato Kentler’ statüsüne alacağımız bu kentlerimizin özellikli bölgelerini belirleyerek, yerel yönetimlerle iş birliği içinde plato haline getireceğiz. Böylece yerel kalkınmaya sinema sektörünün katkısını artıracağız. Sayısız kültürel grubun, sayısız dilin ev sahibiydi bu topraklar, bildiğiniz gibi UNESCO’nun ‘Tehlike Altındaki Diller Atlası’nda Türkiye’deki 18 dilin de yaşadığı topraklar. Dil, mirastır. Bu topraklardaki tüm dilleri yaşatmak bizim boynumuzun borcudur. Çok kültürlülüğümüzün zenginlik olduğu bilinciyle, bu dillerin korunması ayrıca bu dillerde kültürel ayrıca sanatsal üretim yapılması için her türlü çabayı göstereceğiz.

DEVA Partisi olduğu müddetçe hiçbir sanatsal, kültürel aktivite yapıldığı dil sebebiyle iptal edilmeyecek. Burayı daha da açık konuşayım; Kürtçe şarkılarla Türkçe şarkılar, Zazaca şarkılar, Arapça şarkılar, aynı sahnelerde, aynı imkanlarla söylenecek ayrıca hep beraber zevkle dinleyeceğiz, eşlik edeceğiz.

Her ne kadar iktidar kültür sanat alanını desteklemese de ülkemizde uluslararası başarılar kazanan pek çok sanatçı var. Nobel ödüllü yazarımız, Cannes ödüllü yönetmenimiz var. Hatta Eurovision ödüllü şarkıcılarımız var. Evet Eurovision. Hatırlayın 97’de Şebnem Paker ayrıca Grup Etnik üçüncü olmuştu. 2010’da Manga grubu ikinci olmuştu. Ayrıca hepimizin aklına kazındığı şovuyla 2003’te Sertab Erener birinci olmuştu. Değerli arkadaşlar, biz Eurovision’u önemsiyoruz. Sertab Erener’in ‘Everyway that I can’ dediği gibi, biz de her türlü çabayı gösterip tekrardan Eurovision’a katılacağız. Yani kısacası, Türkiye’yi Avrupa sahnelerine geri döndüreceğiz. Yine ekrana başına oturup, Türkiye’ye verilen oyları heyecanla izleyeceğiz.

“Kültür elçileri’ programını başlatacağız”

Biz, her daldan sanatçımızı, uluslararası platformlara taşımak için azami gayreti göstereceğiz. Uluslararası platformlarda ülkemizin temsil edilmesi çok önemli. Bu sebeple kültürel diplomasiye de önem veriyoruz. Türkiye’nin hikayesini dünyaya anlatmak için yola çıkacağız. Kültür ayrıca sanat alanında yaptığı çalışmalarla öne çıkan ayrıca kendi alanında önemli katkılarda bulunmuş isimlerin, uluslararası kamuoyunda bizi temsil etmesi amacıyla ‘Kültür Elçileri’ programını başlatacağız.

Ben eylem planımızın genel hatlarını sizlerle paylaştım. Eylem planımız oldukça kapsamlı plan. Politikalarımızın hedefinde ‘Özgür, eşit ayrıca yaygın kültür-sanat yaşamıyla kalkınan bir Türkiye’ var. İnanıyorum ki, kültür ayrıca sanat alanında gerçekleştireceğimiz atılım; özgür, zengin ayrıca mutlu Türkiye hayalimize bizi daha da yaklaştıracak.”

Babacan, bir gazetecinin AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın “Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” sözlerini hatırlatması üzerine şu yanıtı verdi:

“Alınan yanlış kararları hiç kimse cumhuriyete yüklemesin”

“Sorunuzla ilgili değerlendirmeler hala geçerli mi acaba yoksa pişman olup sözlerini geri almış mı bu arkadaş onu bilemiyorum, değerlendirmek lazım. Türkiye yakın tarihiyle, uzak tarihiyle çok zengin bir kültüre sahip. Türkiye dünyaya açık bir ülke, gençlerimiz dünyaya açık olmak istiyor. Ama ısrarla inatla, Türkiye’yi dünyadan koparmaya çalışan, Türkiye’ye kendi ideolojisiyle, kendi düşündüğü bir nesil yetiştirmeyle, kendi düşündüğü bir tornadan her vatandaşı geçirmeye dönük bir zihniyet söz konusu. Bu değerlendirmelerin bizim için kıymeti yok… Son 4-5 bu yılın kötü yönetiminin oluşturduğu olumsuz havayı, alınan yanlış kararların, bu yasakçı zihniyetin oluşturduğu düşünce kısırlığını hiç kimse Cumhuriyet’e yüklemesin, hiç kimse kendi suçunun, vizyonsuzluğunun, dar bakışının oluşturduğu bu özgüvenini yitirmiş iklimin suçunu geçmiş 100 seneye yüklemesin.”

“Son dakikada şapkadan hangi tavşanı çıkartmayı düşünüyorlar onu bilemiyoruz”

Babacan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü teklifine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın referandum ile karşılık vermesi üzerine sorulan soruyu şöyle yanıtladı:

“Sayın Erdoğan kutuplaştırmayı çok seviyor, tam arayıp bulamadığı bir fırsat, benden misin, ondan mısın? Referandum nedir evet, hayır. Hadi bu konuyu da evet hayıra götürelim. Bu tamamen kutuplaştırıcı zihniyetin bir eseri. Anayasa değişikliği için uzlaşma olursa referanduma gerek yok. Meclis’te 400 milletvekili desteklediği vakit Anayasa değişikliği gerçekleşiyor. Anayasa değişikliği derken zihinlerin arkasında ne var, son dakikada şapkadan hangi tavşanı çıkartmayı düşünüyorlar onu da bilemiyoruz. Güven olmadığı için ne yapmaya çalıştıklarını bilemiyoruz. Somut olarak ortaya koysunlar. Sadece mesele başörtüsü mü yoksa onun ötesinde başka meseleleri de araya karıştırıp tekrar Türkiye’yi kutuplaştıran, ikiye bölen bir yola mı doğru götürmek istiyorlar, bir görelim.” (ANKA)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.