Türkiye-İsrail ilişkilerinin 1948’den Günümüze Tüm Gelişim ve Gerileme Süreçlerini Sizler İçin Derledik

14 Mayıs 1948 yılında kurulan İsrail, başta Arap coğrafyası olmak üzere çevre ülkeler tarafından tanınmadı ve meşru bir devlet olarak kabul edilmedi. Türkiye ise İsrail’in kurulumunu tanıyarak bu konuda somut bir adım atan ilk Müslüman nüfuslu ülke …

Türkiye-İsrail ilişkilerinin 1948’den Günümüze Tüm Gelişim ve Gerileme Süreçlerini Sizler İçin Derledik

14 Mayıs 1948 yılında kurulan İsrail, başta Arap coğrafyası olmak üzere çevre ülkeler tarafından tanınmadı ve meşru bir devlet olarak kabul edilmedi. Türkiye ise İsrail’in kurulumunu tanıyarak bu konuda somut bir adım atan ilk Müslüman nüfuslu ülke oldu. 1950’de başlayan diplomatik ilişkiler ise 73 yıldır çeşitli dönemlerde sekteye uğrasa da günümüze kadar ulaşmayı başardı. 

Bu içeriğimizde, Türkiye-İsrail ilişkilerinin iniş çıkış süreçlerini ve günümüzde geldiği noktayı sizler için özetleyeceğiz.

Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın birçok bölgesinde olanın aksine, tarihten bu yana Yahudi Düşmanlığı ve Anti-Semitizmin yüksek olmadığı ülkelerdi.

İspanya’dan kovulduktan sonra Osmanlı İmparatorluğu tarafından sahip çıkılan Sefarad Yahudileri, yüzyıllar boyunca Osmanlı toprakları altında özgürce yaşamlarını sürdürdüler. Türklerle kurdukları yurttaşlık ve komşuluk bağı bu süreçte çok gelişen Yahudilerin, belli dönemlerdeki hadiseler sayılmazsa Türklerle her daim güzel ilişkileri oldu. 

1948 yılında İsrail kurulduğunda da Batı Kampında yerini alan Türkiye’nin bu ülkeye yaklaşımı olumlu oldu ve 1950 yılında resmi diplomatik ilişkiler tesis edildi.

Olumlu bir düzlemde başlayan ilişkilere özellikle Türkiye’den İsrail’e göç eden Türk Yahudileri de önemli anlamda katkı sağladı. İsrail’e yerleşen Türk Yahudileri, bu ülkede Türkiye’nin misyonu gibi çalıştı.

Ancak İsrail’in Filistin bölgesinde sürekli genişleme ve yayılma politikası izlemesi, buna karşılık olarak Filistin’de de direnişin büyümesi Türkiye’de de İsrail karşıtı düşünceleri büyüttü. 

1960’lı ve 70’li yıllar geldiğinde; tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de İsrail ve Siyonizm karşıtlığı; sol düşüncelerin ve anti-emperyalist fikirlerin merkezine oturdu.

Bu yıllarda yüzlerce Sosyalist genç, Filistin’e giderek İsrail’e karşı savaştı.

İsrail-Filistin geriliminin sürekli yükselmesine rağmen Türkiye’de hükümetler, genel itibarıyla İsrail ile ilişkileri belli bir seviyenin altına düşürmemeyi başardılar. 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi ise İsrail-Türkiye ilişkilerinin en zorlu süreçlerine tanıklık edecekti.

1960 ve 70’li yıllarda daha ziyade sol-sosyalist fraksiyonların sahip çıktığı Filistin Davası, 2000’li yıllara geldiğimizde Hamas’ın güç kazanmasıyla daha İslami bir kisveye büründü. Türkiye’de dindar kitlelerin desteğini alan AK Parti de Filistin’e güçlü bir destek vermeye başladı. 

29 Ocak 2009 tarihinde, İsviçre’nin Davos kentinde uluslararası bir Zirve’ye davet edilen Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, burada uzun yıllar unutulmayacak bir olayın başrolünde oynayacaktı.

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, yaptığı konuşmada Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarını anlattı ve Türkiye’nin bu konuda taraflı davrandığını savundu. Söz sırası Erdoğan’a geldiğinde olanlar oldu.

Forumu yöneten moderatör, Erdoğan’ın konuşmasını tamamlamasını istedi. Buna itiraz eden Erdoğan, defalarca ‘one minute’ diyerek sözlerini sürdürmek istedi. Ardından da İsrail Cumhurbaşkanına dönerek ‘siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz’ şeklinde sert bir konuşma yaptı. Erdoğan ‘Davos benim için bitmiştir’ diyerek forumu terk etti. 

Yaşanan olay hem Türkiye hem Arap hem de İsrail basınında geniş yer buldu. Erdoğan daha sonra yaptığı açıklamada tepkisin Peres’e değil moderatöre yönelik olduğunu söyledi.

Davos Krizinden sadece 16 ay sonra, bu sefer Türkiye-İsrail arasında yeni bir kriz patlak verecekti. Ne yazık ki bu seferki krizde kan döküldü.

31 Mayıs 2010’da Mavi Marmara isimli gemi, Türkiye-Kıbrıs üzerinden Gazze’ye insani yardım malzemeleri götürüyordu. 

İsrail savaş gemileri, Gazze limanına yaklaşmakta olan yardım gemilerinin kendi limanlarına yönelmesini istedi. İsrail, Filistin’e giden yardım gemilerinde silahlar olduğundan kuşkulanıyordu ve gemileri ilk önce kendileri denetlemek istiyordu.

Ancak gemide bulunan mürettebat ve yolcular İsrail’in bu çağrısını kabul etmeyip Gazze limanına doğru yol almayı sürdürdü. 

Bu durum büyük bir fitilin ateşlenmesine yol açacaktı.

Sabah 04:30 sularında gemiye baskın düzenleyen İsrail komandoları, Mavi Marmara gemisinde direnişle karşılaştı.

800 yolcu bulunan Mavi Marmara’da İsrail askerlerine yönelik direniş gerçekleşince İsrail askerleri de silahlarına davrandı. 10 yolcu yaşamını yitirdi. 10 İsrail askeri ve 60 aktivist de yaralandı. 

Türkiye, bu olaydan sonra Tel Aviv Büyükelçisini Ankara’ya çağırdı ve İsrail ile tüm ilişkilerini askıya aldı.

İsrail mahkemeleri, askerlerin gemiye müdahale süreçlerinde operasyonel hata yapıldığına hükmetti.

İsrail, olaydan üç sene sonra Türkiye’den özür dileyerek mağdur yakınlarına toplam 20 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etti.

Bu olayın ardından tekrar olumlu bir düzleme oturan Türkiye-İsrail ilişkileri 2014 yılında İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları sonucu yeniden gerildi.

İsrail Devlet Başkanı Herzog, 2022 yılında Türkiye’yi ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Son iki yıllık süreçte ise İsrail-Türkiye ilişkilerinin yeniden olumlu bir noktaya evrildiği görülüyor. Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan da son yaşanan olayların ardından önceki yıllara göre daha itidalli bir çizgide konuşlandı. Doğrudan İsrail karşıtı bir mevzilenme içine girmedi. Her iki tarafa da barışçıl yöntemlerin kullanılmasını tavsiye etti. 

Buna rağmen İsrail’in Filistin ile yaşadığı her türlü gerilim süreci, Türkiye-İsrail ilişkilerine de olumsuz şekilde yansıyor.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.