Kıyafetlerin Cinsiyeti

Volkan Genç bana TEDxİzmir’de cinsiyet kurallarının reddi üzerine konuşma yapmamı teklif ettiğinde, neredeyse hiç düşünmeden, kabul ettim …

Kıyafetlerin Cinsiyeti

Volkan Genç bana TEDxİzmir’de cinsiyet kurallarının reddi üzerine konuşma yapmamı teklif ettiğinde, neredeyse hiç düşünmeden, kabul ettim.  Formatı bir kez deneyimlemiştim. 2015’te koşuya başlama sürecimi ayrıca Adım Adım’ı anlatan “Çözüm Üretmek mi İstiyorsun? Koş!” başlıklı bir konuşma yapmıştım. O günden beri gelen teklifleri ise “anlatacak yepyeni bir hikayem yok, olunca seayrıca seve” diye geri çevirmiştim.

Cinsiyet kuralları derslerde öğrencilerimle 20 yıldır tartıştığım, üzerine araştırmalar yaptığım, akademik yazılar yazdığım bir konuydu.

Burada oldukça uzun, çok katmanlı bir hikâye vardı. Ancak tüm bu hikâyeyi 18 dakikaya sığdırmak imkansızdı. 

Düşünmeye başladım: “Öğrencilerimin en çok ilgisini çeken temalar neler”: Kıyafetlerin cinsiyeti ayrıca yemeklerin, içkilerin cinsiyeti. Her yıl dönem sonunda küçük bir oyun oynadığımız için, kıyafetler ile ilgili aktaracak daha fazla anekdotum vardı.  Sonunda bu başlıkta karar kıldım. 

Oyun şu: Son dersten önce bir bildirim yapıyorum.  “Gelin haftaya, hep birlikte, cinsiyet kurallarını yıkalım, ‘öteki’ cinsiyet için uygun olduğunu düşündüğümüz kıyafetle gelelim derse” diyorum.

Kendisini kadın olarak tanımlayan öğrencilerim koyu renk pantolon, ceket, gömlek, makosen ayakkabı, askı, papyon, kravat gibi “erkek kıyafetleri” ile gelirken, erkek olarak tanımlayanların büyük bir çoğunluğu oyuna hiç dahil olmamayı tercih ediyor. Toka ya da küpe takan, pembe tişört giyen, oje süren 4-5 kişi oluyor her yıl. Bugüne kadar yalnızca bir kişi etekle katıldı derse. Elbise ya da topuklu ayakkabı ile gelen henüz yok.

Bu “kıyafet oyunu” kadınlar ayrıca erkekler arasındaki eşitsizliği ayrıca cinsiyet kimlikleri arasındaki hiyerarşiyi birlikte deneyimlememizi sağlıyor aslında:

Kadın “erkek gibi” giyindiğinde statü kazanıyor; “güçlü kadın”, “iş kadını”, “lider” oluyor. 19. yüzbu yılın ikinci yarısından itibaren kadınların pantolon giyebilmek için verdikleri mücadeleyi hatırlayın. Elizabeth Cady Stanton, Amelia Bloomer gibi aktivistler “güçlü” ayrıca “bağımsız” kavramları ise özdeşleştirdikleri pantolonu giyerek rol model olmaya çalışıyor.

Erkekler için ise durum çok farklı. Onlar “kadın gibi” giyindiklerinde hemcinslerinin cinsel yönelimine dair şakalarına maruz kalıyor, toplu taşımada tüm bakışları üzerine çekiyor, hayatı boyu tekrardan tekrardan kazanmak zorunda olduğu “erkeklik” statüsü sorgulanmaya başlıyor.

Konuşmama bu aktarımla başlayıp 19. yüzyıldan kırmızı pelerinli, güllü, topuklu ayakkabılı, pembe tüylü şapkalı “erkek kıyafetleri” ayrıca 20. yüzbu yılın başından beyaz, dantelli kız ayrıca oğlan çocuk elbiseleri göstererek bu kodların nasıl dönemsel olarak değiştiği ile devam etmeye karar verdim.

Kurguyu oluştururken bir yandan da “ne giysem?” diye düşünmeye başlamıştım. Sonra derslerde kullandığım smokinli kadın fotoğrafları geldi aklıma. Smokin! Daha önce hiç smokin kiralamamıştım ayrıca nereye gitmem gerektiği özelinde en ufak bir fikrim yoktu. Bir Google araması ayrıca devamında yaptığım telefon konuşması beni Pangaltı’da 80’ler tarzında tasarlanmış küçük, şık bir dükkâna götürdü. Gökhan Araz ile birlikte pantolonun boyundan, ayakkabıya, boyun bağına, kol düğmelerine kadar tüm ayrıntılara birlikte karar verdik. Sonra bana smokini taşımanın tüm inceliklerini anlattı: “Ön ceplere hiçbir şey koymayın, pot yapar”, “boyun bağını açık bırakın”… 

Evet, tam birlikte karar verdiğimiz gibi çıktım kırmızı halının üzerine. Benim için smokinle sahneye çıkmak çok kolaydı. Çok eğlenceliydi. 

Ancak kendini erkek olarak tanımlayanlar için etek giyip sahneye ya da Taksim’e çıkmak bu derece kolay ayrıca keyifli olduğunda; bu “oyun” onları korkutmadığında, tedirgin etmediğinde hiyerarşileri yıkmış ayrıca cinsiyet kurallarından hep birlikte özgürleşmiş olacağız. 

Tam da bu nedenle, bir sonraki etkinlikte bu oyunu hep birlikte oynamaya davet ettim izleyicileri. 

Konuşmama bu aktarımla başlayıp 19. yüzyıldan kırmızı pelerinli, güllü, topuklu ayakkabılı, pembe tüylü şapkalı “erkek kıyafetleri” ayrıca 20. yüzbu yılın başından beyaz, dantelli kız ayrıca oğlan çocuk elbiseleri göstererek bu kodların nasıl dönemsel olarak değiştiği ile devam etmeye karar verdim.

Kurguyu oluştururken bir yandan da “ne giysem?” diye düşünmeye başlamıştım. Sonra derslerde kullandığım smokinli kadın fotoğrafları geldi aklıma. Smokin! Daha önce hiç smokin kiralamamıştım ayrıca nereye gitmem gerektiği özelinde en ufak bir fikrim yoktu. Bir Google araması ayrıca devamında yaptığım telefon konuşması beni Pangaltı’da 80’ler tarzında tasarlanmış küçük, şık bir dükkâna götürdü. Gökhan Araz ile birlikte pantolonun boyundan, ayakkabıya, boyun bağına, kol düğmelerine kadar tüm ayrıntılara birlikte karar verdik. Sonra bana smokini taşımanın tüm inceliklerini anlattı: “Ön ceplere hiçbir şey koymayın, pot yapar”, “boyun bağını açık bırakın”… 

Evet, tam birlikte karar verdiğimiz gibi çıktım kırmızı halının üzerine. Benim için smokinle sahneye çıkmak çok kolaydı. Çok eğlenceliydi. 

Ancak kendini erkek olarak tanımlayanlar için etek giyip sahneye ya da Taksim’e çıkmak bu derece kolay ayrıca keyifli olduğunda; bu “oyun” onları korkutmadığında, tedirgin etmediğinde hiyerarşileri yıkmış ayrıca cinsiyet kurallarından hep birlikte özgürleşmiş olacağız. 

Tam da bu nedenle, bir sonraki etkinlikte bu oyunu hep birlikte oynamaya davet ettim izleyicileri. 

Instagram

Twitter

Facebook

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.