Keşke Herkesin Metin Uca Gibi Bir Arkadaşı Olsa!

Kabullenebilmem için birkaç gün geçsin, öyle yazı yazarım dedim ama sanırım kabullenilecek gibi değil Metin’in gidişi. Hastaneye yattığı günden beri takip ediyorum hatta bir iki mesaj da yazdım belki ayaklandığında alır eline telefonu diye, çünkü o …

Keşke Herkesin Metin Uca Gibi Bir Arkadaşı Olsa!

Kabullenebilmem için birkaç gün geçsin, öyle yazı yazarım dedim ama sanırım kabullenilecek gibi değil Metin’in gidişi. Hastaneye yattığı günden beri takip ediyorum hatta bir iki mesaj da yazdım belki ayaklandığında alır eline telefonu diye, çünkü o kadar emindim ki ayaklanacağına, hastaneden “bunu da atlattık” der gibi bakan o kendine has muzır gülümsemesiyle çıkacağına ama hepimize çelme taktı Metin.

İlk gün çok kızgındım, o kadar zorluğu atlatmış biri bunu nasıl atlatamaz diye öfkeliydim ya da öyleyim sanıyordum. Yorulmuştur dediler, dedim Metin yorulmaz, bitmeyen bir enerjisi vardır onun, her an her yerde karşınıza çıkabilir. Bu duygunun adını en iyi Mazlum Çimen koydu daha sonra; “İçerledim” dedi, evet içerlemişim Metin’e, ilk defa ona yakışmayan bir şey yaptığı için içerlemişim.

Günlerdir Metin’le ilgili paylaşılanlara bakıyorum, Metin’in en yakınlarından en yeni tanıyanlarına kadar öyle dokunaklı öyle güzel cümleler kurulmuş ki, tam da Metin’e yaraşır bir arkadaş ordusu kurmuş. Onu anma töreninde kimin söylediğini hatırlamıyorum ama biri dedi ki, öyle geniş bir arkadaş yelpazesi vardı ki, bakkal Mehmet’le de dosttu, profesör bilmem kimle de.

Yayımlanmamış röportaj…

Metin’le nasıl arkadaş olduğunuzu, nasıl samimi olduğunuzu anlamazsınız bile. 20 yıla yakın bir zaman önce bir dergi için röportaj isteğimi geri çevirmemişti Metin. Çok da güzel bir röportaj olmuştu, gelin görün ki dergimiz hayat şartlarına pek direnemeyip, bizim röportaj yayınlanamadan kapandı. Bizim dostluğumuza sebep, şimdi adı bile kalmamış bir derginin hiç yayınlanmamış röportajı oldu. Tıfıl bir muhabirim o zamanlar, kendimce de önemli bir röportaj yapmışım, bir de beni teselli etti, “olur böyle şeyler yayıncılıkta” diye. O günden sonra Metin hayatıma süzülüverdi. Ne bir kere telefonumu açmazlığı ne davet ettiğim bir yere icabet etmemişliği vardı Metin’in. Tanıdıkça daha da çok severdiniz onu.

Bütün dostları hep aynı şeyleri söylüyor ya, o kadar doğru ki… Ele avuca sığmaz çocuksu tarafı, hiç bitmeyen enerjisi, o keskin zekasıyla yaptığı espriler, nezaketi, kibarlığı, halden anlayışı, etrafına yaydığı enerjisi ve neşesi hep bulaşıcıydı. Onu anarken yine dostlarından bir çıktı sahneye, “Metin’le pek çoğunuz gibi yıllara yayılan bir dostluğumuz yoktu belki ama Metin benim olgunluk çağımın çocukluk arkadaşıydı” dedi. İşte böyle biriydi Metin. Onun arkadaşı olmak için yıllara ihtiyacınız yoktu.

Yasaklı Metin…

Metin’i anma töreninde sevgili Nebil Özgentürk hepimizin bildiği en çarpıcı şeyi söyledi o gün; “Metin’i işsiz bıraktılar, o yine yılmadı” dedi. Yıllarca sırf o muhalif dili yüzünden kara kaplı deftere adı yazılan habercilerden oldu Metin. O en çok yakıştığı, en çok sevdiği ekranlardan koparılıp alındı. “Sivri dilli” dendi ama birilerinin de dilini sivriltmesi gerekirdi. Hiçbir zaman siyasi bir eğilimi olmadı, o hep haklının ve halkın tarafından baktı, yeri geldi iktidarı, yeri geldi muhalefeti eleştirdi. Derdi siyaset değildi. O meşhur Haka dansını yollayıverirdi yayının sonunda hak edenlere. Sabah haberlerinin en neşeli yüzüydü o kadar dert yüklü habere rağmen. Çoğu insan haberlerin sonunda Haka dansının kime gideceğini merak eder de izlerdi. Eleştirmenin zarafeti diye bir şey varsa eğer, bunu en iyi Metin Uca yapardı.

Meraklıydı, öğrenmeye aç biriydi. Bu yüzden müthiş bir entelektüeldi. Passaparola’ya öyle bir hazırlanırdı ki, sadece sorular ve cevaplarını çalıştığını zanneden yanılırdı. Eski yapımcısı anlattı, “Şıklar dışında olası gelebilecek tüm yanlış cevaplara bile çalışır, doğrusunu öğrenir ve yarışmacıları bilgilendirirdi” demişti. Bilgi deryasıydı sizin anlayacağınız.

İşsiz bırakıldıktan sonra bırakmadı kendini, sahnelerde tek başına yine anlattı, yine o tatlı muhalifliğini icra etti kendi üslubunca. Kitaplar yazdı, sahnelere çıktı, üretti, üretti, üretti…

Müthiş bir hayvan hakları savunucusu ve tüm sokak hayvanlarının babasıydı. İşte böyle sevgi dolu zarif kalbini kırdılar, onu “yasaklı” ilan edip işsiz bıraktıklarında.

Cenaze

Yaygaracıların kol gezdiği şu memlekette Metin de diğer entelektüeller gibi en çok cahillikle savaştı aslında. İnandığı ve inanmadığı şeyleri söylerken dimdik durdu. Nasıl gitmek istediğini de çok iyi biliyordu ve kime neydi…

Cenaze törenlerini sevmezdi, kendisi için de yapılmasını istemedi. O, iki yüzlü grupların sırf kendi aralarında “ortam” yapmak için geldiği samimiyetsiz toplulukları istemedi. Bir de gömülmek istemedi, Boğaz’a serpilsin istedi külleri, kanunen hakkıydı ama coğrafya kaderdi. Kendini bilmez, savundukları dinin kelâmını bilmez üç beş cahilin yaygarası da koptu Ankara’daki cenaze töreninde. Muhtemelen izlediği yerden onlara da birer Haka dansı yollamıştır canım Metin.

Metin istemedi belki bir cenaze merasimi ya da anma töreni ama onu gerçekten çok sevenler, onun gidişinin acısını birbirlerine sarılarak teselli arayanlar için iyi geldi yapılan tören açıkçası. Bu tören de Metin’den çok bizler içindi aslında. Acımızı paylaşmak, paylaştıkça hafiflemek, gidişini birlikte kabullenebilmek içindi. Birbirimize ne kadar az zaman ayırdığımız gerçeği de çıktı ortaya. Sanki daha dün görmüş gibiyiz birbirimizi ama bakıyoruz aradan belki bir yıl geçmiş adam akıllı görüşmeyeli, verilmiş kahve sözleri havada asılı kalmış. Berhan Şimşek törende şöyle dedi: “Şairin de dediği gibi, kahveleri ve sevgileri yarınlara bırakmayın.” Sosyal medyanın büyüsüne esir olduk. Her gün gördüğümüzü, birbirimizden haberdar olduğumuzu sanıyoruz büyünün etkisiyle.

Törende birbirini tanıyan tanımayan herkes acısını paylaştı. Sunay Akın öyle güzel yönetti ki töreni, sanki az sonra Metin perdenin ardından çıkıp bizi selamlayacakmış gibi hissettik. En güzel son sözü de Sunay Akın söyledi; “Bernard Shaw’ın da dediği gibi, yaşam, insanları aynı düzeye getirir, ölüm, seçkinleri öne çıkarır.”

Bunları yazmasaydım, gidişini kabullenemeyecektim Metin’in, gerçi pek kabullenebilecek gibi de değilim ya…

Güle güle git arkadaşım, devrin daim olsun…

X

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

ETİKETLER: Metin, Öyle
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.