Ertuğrul Özkök: Bu ‘Sürtükle’ Aynı Masada Kaç Saat Oturabilirsiniz?
Ertuğrul Özkök, ‘Pazar Mektubu’ başlığı altında, yazdığı ayrıca ‘newsletter’ olarak paylaştığı yazısında bugün, parti videolarıyla gündeme gelen …
Ertuğrul Özkök, ‘Pazar Mektubu‘ başlığı altında, yazdığı ayrıca ‘newsletter‘ olarak paylaştığı yazısında bugün, parti videolarıyla gündeme gelen Finlandiya Başbakanı Sanna Marin’in biyografisine yer verdi. Özkök, Marin’e ilişkin olarak, ‘Bu insan çağımızın bir ‘kadın kahramanı’. Bilin ki geleceğin rol modelleri ‘sürtük’ diye aşağılanan bu kadınlardan, ‘serseri’ dediğiniz erkeklerden çıkacak.’ düşüncesini dile getirdi.
Bu hareketler bir başbakana yakışır mı?
Özkök’ün ‘Bu ‘sürtükle’ aynı masada kaç saat oturabilirsiniz?‘ başlıklı yazısı şöyle:
Bu ‘sürtükle’ aynı masada kaç saat oturabilirsiniz?
Evet başlıkta yanlış okumadınız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bir “sürtükle” masaya oturduk ayrıca onunla tarihi bir kararı konuşuyoruz.
Sözünü ettiğim kişi Finlandiya Başbakanı Sanna Marin…
Bir ülkenin başbakanına “sürtük” denir mi?
Ben demem…
Siz diyecekseniz, veya başlığa kızdıysanız, hemen cevap vermeyin, biraz durun.
Çünkü size bu pazar günü Finlandiya’nın kadın başbakanını anlatacağım.
Dünya kamuoyu, onu son günlerde katıldığı bir partide çekilen görüntüleri ile konuşuyor.
Bu görüntüler üzerinden de “Bu hareketler bir başbakana yakışır mı” diye tartışıyoruz.
Peki kim bu Sanna Marin?
Şimdi size o kadını anlatacağım.
Hemen söyleyeyim. Bu yazı bir “araştırmacı gazeteci” ürünü falan değil.
Fransa’nın “Nouvel Obs” adlı dergisinin son sayısından aynen aldım.
Annesi koca dayağından Mor Çatı’ya sığınmış bir yetim
Yani tek katkım bu yazıyı çevirmek…
Başlıktaki “sürtük” kelimesi ile sizi yazının bu noktasına kadar getirebildiysem ne mutlu.
Çünkü eminim gerisini büyük ilgiyle okuyacaksınız.
“Ailem birçok Finlandiyalı gibi acıklı hikâyeleri olan bir aile” diyor. Annesi yetimhanede büyümüş. Babası alkolikmiş ayrıca annesini dövüyormuş. Kızını doğurduktan kısa süre sonra dayaktan kurtulmak için bir Mor Çatı kurumuna sığınmış.
Sanna Marin daha sonrası için ise şunu söylüyor:
“Ben gökkuşağı renkleriyle dolu bir ailede büyüdüm.’ Koca dayağından çok çekmiş annesi daha sonra hayatını bir kadınla birlikte geçirmiş. Sonradan başbakan olacak Sanna Marin, eğitimi sırasında hiç burs almamış. Okul masraflarını çeşitli işlerde çalışarak karşılamış.
Ailesinde bakalorya alıp, yüksek eğitime giden ilk kişi o. Bir sanayi şehri olan Tampere’nin üniversitesinde okumuş.
Siyasi kariyeri ise tam anlamıyla “tabandan gelme” bir siyaset.
27 yaşında belediye meclisi üyesi seçilmiş. 30 yaşında ise artık seçimle gelmiş bir milletvekilidir. 2019 tarihinde ise Finlandiya’nın başbakanıdır. Sadece Finlandiya değil, dünyanın en genç başbakanı sıfatını kazanacaktır.
Finlandiya MTV televizyonu yorumcusu Helena Petaistö’ye göre, ‘O koltuğa Macron gibi zorbalıkla oturmadı…”
“Yaşımı güzel yaşamak ayrıca bu koltuğu sallamak istiyorum”
34 yaşında Finlandiya Başbakanı olduğunda verdiği ilk demeçte “Bu koltuğu sallamak istiyorum” demişti. Bir Rock’n Roll’cu yani. ‘Ağır ol da molla desinler” zihniyetindeki müesses nizam mensubu rakipleri ona vurmak için ilk fırsatı geçen 17 Ağustos günü, yaşını yaşadığı bir partide çekilen görüntülerinin sızdırılması sayesinde buldular.
Muhaliflerinin insafsızca saldırısı sonunda bekaret testine sokulan genç bir kız gibi uyuşturucu testine gitmek zorunda kaldı. Ancak rakipleri negatif gelen teste karşı anında atağa geçti ayrıca 3 gün sonra bu defa bir başka video görüntüsü sızdırıldı. Görüntüde göğüsleri açık öpüşen iki kadın vardı. Yaşını yaşamak isteyen kadın bu defa ağlayarak özür dilemek zorunda kaldı. Yaşlı gözlerle söylediği sözler ise şuydu:
Ancak rakipleri dünyada hiç beklemedikleri bir tepki ile karşılaştı. Hillary Clinton’dan, dünyada ünlü ünsüz birçok kadından, Finlandiyalılara kadar onbinlerce kadın, dans ederken çektikleri görüntülerini sosyal medyada paylaşarak ona destek verdi.
“Bu kara bulutlar içinde bazen neşeyi, ışığı ayrıca keyfi görmek istiyorum…”
Neşe ayrıca ışık hakkı…
Ne yazık ki her toplumun müesses nizamının hiç de sevmediği kelimeler bunlar…
Sloganları da Hillary Clinton’ın tweetinde söylediği şu sözdü:
“Durmak yok, dansa devam Sanna…”
Guardian gazetesinin bir yazarı da şunu diyecekti:
“Bu bir skandal değil, tam anlamıyla cinsiyetçi bir ikiyüzlülük. Oğlan çocukları oğlan çocuğudur ama kadın bir salonda birkaç arkadaşı ile dans etti mi: ‘Bu cadıları teste gönderin…”
Yine de iyi.
Orta Çağ’da doğrudan odun yığınlarının üzerine çıkarıp yakıyorlardı.
Karar verelim masadaki kadın bir ‘sürtük’ mü?
2021 tarihinde çalışma saati haricinde başbakanlık ofisinde bir parti verdiğinde de 65 yaş üstü bütün tutucu muhalifleri üzerine gelmişti. O vakit ağlamamış, tam aksine bu “baby Boomer” kalıntıları ile şarkı söyleyerek dalga geçmişti:
“Hey boom-boom boomer be cool…”
‘Hey yaşlı çocuk biraz sakin ol ya…”
Arkasından da şunu demişti:
“Bazen, sadece varlığım bile bazıları için kışkırtıcı bir şey haline geliyor…”
Birçok siyasetçi, yolsuzluk olaylarını bile “özel hayat mahremiyeti” kılıfına sokup saklamaya çalışırken, Sanna Marin tam aksi davranan bir siyasetçi.
Özel hayatına ait şeyleri hiç saklamıyor. Evli olmadan birlikte yaşadığı eşinin, çocuklarının, işyeri arkadaşlarının görüntülerini sık sık sosyal medyada paylaşıyor.
2018 tarihinde doğurduğu kızını emzirerek büyüttü ayrıca parlamentoya gelirken onu da getiriyordu.
Sanna Marin aynı zamanda Finlandiya Sosyal Demokrat Partisi’nin başkanı…
Halen 5 partiden oluşan bir koalisyonun başında.
Bu masada oturan 5 kişiden 4’ü, hükûmet kurulduğu sırada 35 yaşın altındaydı.
Bu beşli masada kurulan hükümetin 19 bakanından 12’si kadın.
Bakan deyince aklınıza öyle “Aile Bakanlığı” gelmesin.
Maliye, Adalet, İçişleri ayrıca Eğitim bakanlıkları kadınların elinde.
Erkeklere bırakılan bakanlıklardan birisi ise “Eşitlik Bakanlığı…”
Bakanlığın yaptığı ilk iş de şu oldu.
Doğum izni 11.5 aydan 14 aya çıkarıldı.
Tabii hem anne hem babaya eşit hak verildi.
Eşitliği siz bozdunuz siz düzeltin der gibi bir şey.,..
Bakın siz şu “sürtüğün” yaptığına…
2022 tarihinde Ukrayna’nın işgalinden sonra çok sıkı bir anti Putin politika izledi.
Finlandiya’yı tarihsel olarak izlediği “tarafsızlık” politikasından çıkarıp daha ilk günden itibaren Ukrayna’ya silah yardımı yapmaya başladı.
NATO’ya üye olmak için başvurdu.
Ayrıca şimdi bizimle aynı masada bu konuyu müzakere ediyor.
Övünerek anlattığı ilk siyasi gösterisini 7 yaşındayken yapmış. Okulun arkasındaki korunun ağaçlarının kesilmesine karşı bir eylemmiş bu.
Tam Gezi tarzı yani.
O günden beri çevrenin korunması ile ilgili sorunlar politikasının hep merkezinde olmuş.
Şimdiki amacı Finlandiya’yı 2040 yılına kadar “karbondan arınmış” bir ülke haline getirmek.
Evet şu sıralar ülkesinin NATO’ya dönüşü için masaya oturduğumuz kadın bu.
Bu siyasi geçmişe ayrıca yaptıklarına bakarsak, Türkiye’deki resmiyet kazanmış o kavramla “sürtük” diyebiliriz.
Değil mi…
Tabii altılı masanın üyelerine de sormak isterdim.
Masanızın bir ucunda böyle bir “sürtük” oturabilir miydi?
Ayrıca son olarak kendi görüşümü anlatayım.
Bu insan çağımızın bir “kadın kahramanı…”
Ey bütün müesses nizam ahalisi…
Bilin ki geleceğin rol modelleri “sürtük” diye aşağılanan bu kadınlardan, “serseri” dediğiniz erkeklerden çıkacak.
Hazırlayın kendinizi bu “geliyor gelmekte olan” gerçeğine…