Doğum Verilerindeki Tarihi Gerilemenin Ekonomik ve Sosyolojik Etkileri İçin Uzmanlar Ne Dedi?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılı doğum istatistiklerini açıkladı. Türkiye’de toplam doğurganlık hızındaki seviye, tarihi dip noktada olunca, birçok açıdan da dikkat çekti. BBC Türkçe’de uzmanlar bunu yorumladı. TÜİK’in verilerine göre 2001 …

Doğum Verilerindeki Tarihi Gerilemenin Ekonomik ve Sosyolojik Etkileri İçin Uzmanlar Ne Dedi?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılı doğum istatistiklerini açıkladı. Türkiye’de toplam doğurganlık hızındaki seviye, tarihi dip noktada olunca, birçok açıdan da dikkat çekti. BBC Türkçe’de uzmanlar bunu yorumladı.

TÜİK’in verilerine göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, 2023 yılında 1,51’e düştü.

Bir ülkede nüfusun yenilenme düzeyi 2,1 olurken, Türkiye’de veriler 2016 yılında bu yana verilerin nüfusta azalma yönünde olduğunu gösteriyor.

Uzmanlar doğum verilerini ekonomik nedenlerle yorumladı.

BBC Türkçe’de Asya Robins’in aktardığına göre, uzmanlar ekonomik ve sosyolojik nedenleri inceledi. 

Londra Üniversitesi demografi uzmanı Dr. Selin Köksal, ekonomik kriz dönemlerinde doğum sayılarında düşüş olduğuna dikkat çekiyor. Örneğin 2001 krizi döneminde yüzde 7 sonrasında da yüzde 8’lik bir düşüş görülüyor. 

Köksal, ‘Geleceğe dair duyulan ekonomik kaygı, insanların çocuk sahibi olma kararlarını yeniden gözden geçirmelerine ve belki de ileri bir tarihe ötelemelerine sebep olabilir’ derken, sosyal olayların da etkisine işaret ediyor.

2023 yılında deprem, seçim, ekonomi gibi olgular, toplum için zorlayıcı ve belirsizliklerle dolu olabiliyor. Böyle dönemler, demografik göstergelere yansıyabiliyor.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nden Prof. Dr. Alanur Çavlin, Türkiye’de ailelerin düzenli şekilde doğurganlıklarını planladığına ve mevcut koşullarda çocuk sahipliğinin 1 ya da 2 çocuk şeklinde oluştuğunu belirtirken, şunları iletiyor: 

Bu ülke genelinde eğitim düzeyinin artması ve yetişkinlerin, özellikle de annelerin daha önce sahip olmadığı bazı bireysel olanaklarını ve ihtiyaçlarını tespit etmesiyle de ilgili. Ama devam eden düşüş grafiği sadece gündelik durumların değil, toplumun doğurganlık davranışının da değiştiğini gösteriyor.

10 yıldan fazladır doğurganlık oranının 2’nin altında kaldığı İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerin yanında son verilerde daha küçük şehirler ya da kırsal bölgelerde de benzer seyir görülüyor.

Çavlin, Doğu ve Güneydoğu illerinde doğurganlık hızının yüksek kalmasına karşın, geçmiş yıllara oranla hızlı bir düşüş olduğunu da vurguluyor. 

Örnek olarak Şırnak’ta 2009 yılında doğurganlık hızı 4,69 olurken, 2023 yılında 2,95, Hakkari’de 3,35’ten 2,01’e, Diyarbakır’da 3,23’ten 2,43’e ve Van’da da 3,93’ten 2,29’a düşüş görülüyor.

Doğum oranlarındaki düşüş ülkelerde, toplumun sürdürülebilirliği ve yaşlanması gibi konulara da işaret ediyor.

Nüfus bilimciler, nüfus beklentilerini sadece doğum oranları üzerinden görmüyor. Ölüm oranları, yaşam süresi beklentisi, nüfusun yaş profili ve göç verilerine de bakılıyor.

Prof. Dr. Çavlin, yenilenme düzeyinin altında kalma oranını yorumlarken, bir kuşak boyu bu şekilde devam edilmesi halinde, duraklama ve sonrasında azalmadan söz edilebileceğini belirtiyor.

Türkiye’de nüfusun 2050’li yıllara kadar bu şekilde gitmesi halinde, yavaş da olsa artacağını sonrasında “100 milyon” olmadan düşüşe geçebileceğini belirtiyor.

Çavlin, uzun vadede doğurganlık düzeyini artırmak için çocuk sahibi olmak isteyenlere sunulacak imkanlara değiniyor: 

Çocuk sahibi olmak isteyenlere, sosyal devlet yapısı içinde tedbirler ve destek sunulması sağlaması lazım. Bütün çocukların bu toplumun bir sermayesi ve parçası olduğunu düşünürsek onların sağlık ve eğitim gibi sosyal olanaklar ve evrensel haklara ulaşacakları destek mekanizmalarını kurmak gerekiyor.

ETİKETLER: Ekonomi, Nufus, Sosyal, Türkiye
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.